Değişen Pratikler: Balkon

26/04/2020

Koronavirüs alışılagelmiş hayat pratiklerini, zorlayıcı bir biçimde, farklılaştırıyor. İnsanlar, mümkün olduğunca kalabalık ortamlardan kaçınarak, evlerine sığınıyor. Biriyle selamlaşma denince akla tokalaşmak gelmiyor mesela. Eve gelen bir siparişi alma konusundaysa çok çeşitli çözümler var: kapı önüne bırakmak bunlardan birisi.. Evine dışardan gelen birisi hemen banyoya koşturuyor mesela.. Bu farklılaşmaların en sert darbesini de öyle sanıyorum ki şehir halkı yaşamakta.  Kırsal yerleşim yerleri, bahçeli müstakil konutlar,  şehrin dışında haftasonları dinlenmek amaçlı kullanılan evler hariç tutulursa, şehirde yaşayanları bu kapsama dahil edebiliriz. Şehir halkı için de apartmanlarda oturanlar üzerinden ilerleyelim. Burada da balkonlu bir dairede oturanlar, kötünün iyisi diyebileceğimiz talihliler sınıfına dahil edilebilirler. Çünkü şehir ve ev arasında bir geçiş mekanı olarak bahçeniz yoksa, balkon imdadınıza koşabilir..

Koronayla birlikte balkonun günümüzdeki karşılığı geçmişe kıyasla daha bir değşti. Bir mimari öğre olarak tasarımcılar için gerekliliği öteden beri belli olsa da, şehir hayatı konforunu kültürüne dahil edememiş birçokları için balkon “olsa da olur olmasa da” fikrinden öteye geçememiş vaziyette. Kentsel dönüşüm projelerinde bile bu cümleyi karşılayan sayısız örnek görülebilir.  Oysa günümüz “balkon”un üzerinde durup düşünülebilecek/düşünülmesi gereken bir “şey” olduğunu gösteriyor. 

           

Balkonun mekanı alan olarak ferahlatan bir yönü olduğu açık. Salonun önüne eklenen bir balkon hem iç mekanı alan olarak genişletirken hem manzaraya geniş bir çerçeve sunarak mekana bir albeni katıyor. Öte yandan mutfakla birlikte çözülen ikincil bir balkon yeme içme eylemi için yeni bir mekan sağlıyor. Fakat bunlardan farklı olarak, son yıllarda balkonun estetik konfordan önce çamaşır kurutmak, depo olarak kullanmak ( camla örtülü arka balkonlar bilhassa), salon ortasında kalan kolon ayıbını örtebilmek için kullanıldığı bir gerçek. 

 

Depo Alanı Olarak Balkon                  

Ancak balkonun başta bahsedilen özelliği günümüzde daha ön plana çıkan bir durum oldu. Bilhassa İtalya, İspanya ve Fransa gibi virüsten sert bir şekilde etkilenen ve karantinayı bizden daha önce tecrübe etmek durumunda kalan ülkelerin insanları balkonun daha çok bu konforundan yararlandılar. Mecburi bir yararlanma olmasının yanında günümüzde balkon da değişen pratiklerden nasibini aldı. Kimi zaman konser alanına dönüşürken, kimi zaman karşılıklı moral sohbetlerinin mekanına veya sağlık çalışanlarına destek alkışlarının yapıldığı toplu kamusal alanlara.. Bir yerde mahremiyetin mekanı bir anda kamusal etkinliğin ortak bir mekanına dönüşüverdi. Kimi zaman bir araya gelmek, dinlenmek, rahatlamak, nefes almak için ihityaç duyulan meydanlar birer tehdit mekanlarına dönüşünce balkonlar insanların daha önce olmadığı kadar dikkatini çeker oldu. Bu haliyle kamusal alanlar salonumuza kadar yakınlaştı ya da konut, kamusal alanla arasındaki sınırı inceltti mi demeliyim?

          

          

Son dönem kentsel dönüşüm projelerinde hak ettiğini alır gibi oldu. Ancak bir yapının insan üzerindeki etkileri zihinlerde hala belli bir bilincin dışında. Haliyle balkon da bundan nasibini almış vaziyette. Bir kıyas olarak Turgut Cansever’in çocukluk hatıralarından bir bölümü koymam konuyu daha anlaşılır kılacaktır:

..Hatırlıyorum, annemin misafiri hanımlar Bursa’da evlerin renklerini konuşurlardı. En büyük tartışma buydu. Mesela bir hanım şöyle diyor: “Bey diyor ki: Şu bizim evin çivit rengi artık benim canımı sıkmaya başladı, hanım. Bu sokakta, şu bey evine filanca sarıyı koydu. O sarının yanına bizim çivit rengini kaldıralım da, beyaza boyayalım. Ben de diyorum ki, eğer evin dışını beyaza boyarsak o zaman evin içini ne yapacağız?” Öbür hanım, “ama sizin sokakta şuraya ışık düşer, o ışık o kadar güzeldir ki mavi renkle beraber beyaza boyarsanız kaybolacak..” (http://www.bursadakultur.org/turgut_cansever.htm)

Dolayısıyla balkon dediğimiz mekan, yukarıda bahsi geçtiği gibi depo, kolonu saklayan 3 m²’lik bir alan, kütle plastiğini hafifleten bir öğe vs. durumundan ziyade, gelecekteki mimarlık pratiği için daha önemli bir hale geldi. Ülkemizde merdivenin sunduğu mekansal ve görsel değerin karşılığı birçokları tarafından anlaşılamamışken, balkon bu eşiği daha hızlı geçeceğe benziyor.